Sevgili Deniz Tutkunları,
Bu kitapçık siz dostlarımıza bir nebze de olsa denizcilik konusunda bildiğimiz
bazı yararlı bilgileri vermek ve belki de bu konunun küçük çaplı da olsa bir
görüş alışverişine dönüşmesini sağlamak amacıyla Setur Marinaları
tarafından hazırlanmıştır.
Kitapçığı hazırlarken en önemli kaynağımız Sayın Rahmi M. Koç’un 1986
yılında yayınlanan ve okyanus geçişini anlatan “Gök, Deniz ve Biz” adlı
kitabı oldu. Bunun yanında kendi tecrübelerimizden de birkaç ekleme
yaptık.
Bu sayfalar içinde değinilenlere ek olarak değişik tecrübe ve görüşlerinizi
bizlerle paylaşmanız temennisi ile denizlerinizin sakin, salmanızın altında su,
rüzgârınızın bol olmasını dileriz.
Saygılarımızla,
Setur Marinas Türkiye
DENİZDE NEZAKET
Adına ister “Deniz Adabı Muaşereti”, isterseniz “Deniz Etiketi”, isterseniz de
“Deniz Nezaket ve Kaideleri” deyiniz, denizciliğin ve yatçılığın kendisine
göre uyulması lazım gelen incelik esasları vardır.
Bunlar kanun değildir. Bilebildiğime göre alt alta sıralanmıştır. Uymasanız
da kimse size “Ne terbiyesiz insan”, “Ne görgüsüz adam” yahut da “Üç
kuruşu var diye kendini ne zannediyor?” demeyecektir.
Memleketimizde son 4-5 seneden beri hem çok yat inşa edildi, hem de çok
yat ithal edildi. Buna rağmen hâlâ bizdeki yat sayısı, diğer ülkelere göre
azdır. Yatçılık ilerledikçe ve de geliştikçe, resmi makamlar tarafından, gerek
yat sahiplerine, gerekse kaptan ve gemicilere bazı kaideler getirilmek
mecburiyeti vardır.
Ben doğuştan denizci değilim. Deniz kenarında da dünyaya gelmedim.
Ailede de denizci sayılabilecek kimse yok. Bununla beraber denizi sevdim,
çok dinlendirici buldum ve denizle ilgili bilgi toplamaya başladım. Bunları
kendime göre sıraladım.
Benimle mutabık olanlar olabileceği gibi mutabık olmayan, belki de “Ukalalık
ediyor” diyenler de olacaktır. Maksat, birkaç neşeli dakika geçirmektir.
Yatçılığı rahatlıkla üçe ayırmak mümkündür.
a. Marina Yatçılığı
b. Deniz Yatçılığı
c. Yarış Yatçılığı
Marina yatçılığı kendi başına bir ekoldür. Bu tip yatçılığın yat sahipleri,
kaptanları, gemicileri, aşçıları, misafirleri ve giyim kuşamı kendine göredir.
Bilhassa bu tip yatçılıkta teknenin denizde olmasından ziyade süslü ve şık
olması, mutfağının ve buz makinasının iyi işlemesi, barında bol içki stoğu
bulunması ve de marinanın stratejik bakımdan en iyi yerinde bağlı olması
lazımdır. Marina yatçılarının (gerek beyin, gerek hanımın) zengin bir
gardrobu vardır. Her gün elbise değiştirilir ve yandaki tekneler ile sohbet
edilir. Bu tip yatçılarda maksat, yatın büyük ve rahat olmasıdır. En büyük yatı olan, diğerlerine müstehzi müstehzi bakma hakkına da sahiptir.
Bununla beraber onlar, diğerlerine hem ihtiyaç hem de boy farkı
bakımından kol kanat germek mecburiyetindedirler.
Marina yatçılarının gemici ve kaptanları güzel yemek pişirirler, iyi servis
yaparlar, misafirleri oyalayabilecek içki vermeyi bilirler ve misafirlerini de
günübirliğine yüzmeye götürürler.
Bu tip yatçılığın özel butikleri vardır. Bilhassa İtalya ve Fransa’da bu yönde
ihtisas yapmış mağazalar mevcuttur. Ne alırsanız, mavi, beyaz, kırmızı ve
sarı renkler hâkim ve daima çapa, halat, pusula, flama ve gemi resimleriyle
süslenmiş mallardır. Bir tanesi üzerinde halat bulunan tuvalet kâğıdı dahi
satıyordu, sonuna doğru çapa geliyor.
Marina yatçıları, yatlarını sosyal faaliyetleri ve de yazlıkları gibi
kullandıklarından, marinada çalışanlara gayet iyi davranırlar, ücret ve
fiyatlara hiç itiraz etmezler (bol bahşiş verirler) ki; onların telefonu işlesin,
suları aksın, elektriği kesilmesin.
Buna karşılık, deniz yatçılığı bambaşkadır. Yatlar daha küçük fakat
denizci; sahipleri ve umumiyetle kaptanları işi bilen, bir yerden bir yere
giderken marinaya uğramış kişilerdir. Bu tip insanların bütçeleri umumiyetle
sınırlı olduğu için, denizciliği büyük fedakarlıklarla sürdürmektedirler.
Sahibinden başka ekseriyetle bir veya iki gemicileri vardır ve bu insanlarla
kader birliği etmektedirler. Onlar, daha az maaş vermesine rağmen, eşit
muamele yaptığından dolayı, denizci patronunu marina patronuna tercih
ederler. Deniz yatçıları, marinaları muayyen bir müddet ihtiyaçların
karşılanması için kalınacak yerler olarak görürler ve o iş biter bitmez, akşam
dahi olsa, sakin bir koya giderler. Onlar için sükunet ve kendi kendilerine
bakmak, en büyük lüks ve en önde gelen arzularıdır.
Hakiki yatçılar, gayet sadedirler ve tercihen yeni üst baş giymezler. Onlar
için temiz bir şort ve marinada da bir t-shirt kafidir. Mali imkânlarını daha
ziyade teknelerinin daha denizci, daha iyi olması için kullanırlar. Bu tip
yatçıların alışveriş ettikleri dükkânlar butikten ziyade, yat donanımı satan
yerlerdir.Gıdaları basit, bazen kuru, bazen ısıtılmış yemeklerdir. Onlar da içkiyi,
sohbeti ve diğer bir hakiki yatçıyı ziyareti severler. Ağ taşırlar ve bir gece
evvel attıkları ağdan çıkanları yemeğe bayılırlar.
Tabii bir de yarışçı denizciler vardır. Bu arkadaşlar bütün seneyi yazın
yapılacak yarışlarda daha iyi derece alabilmek için teknelerini,
ekipmanlarını, stratejilerini ve ekipleri yenilemek için geçirirler. Bizim
Küçüksu’da teknelerini görürüm, kimi salma, kimi direk, kimi pervane
değiştiriyor. Tabii yelken zaviyesi ve hızına göre tekneleri kıyafet değiştirir.
Vinçler, ipler ilk bakışta göze görünmeyen masraflardır. Yat yarışçılığı pahalı
bir zevktir.
Gerek marina yatçısı, gerek deniz yatçısı, gerekse yarışçı yatçı olsun
hepsinin müşterek tarafı temizliktir. Yatçılar umumiyetle temizdirler, yahut
teknelerini temiz tutmayı candan arzu ederler. Tabii, temizlik anlayışı farkı,
kimin yatının diğerinden daha titizlikle bakıldığıyla ölçülür. Gemicisinde bir